Hollywood artık bildiğimiz Hollywood değil. Önceden ticaret ve sanat arası dengeyi sağlayabilen Hollywood, büyük şirketlerin yönetimiyle yürütülmeye başladığında sinema yoluyla para kazanmayı ilk amacı haline getirip yaratıcılığı ve üretkenliği ikinci plana attı. Karakterler, olaylar, aksiyonlar hepsi neredeyse birbirinin aynısı. Hollywood ile çalışmış yönetmen ve oyuncu Jason Park ile röportajda da Hollywood’un genel yaklaşımına olan yorumunu dinleyebilirsiniz.
İkinci plana atılanların tekrardan ilk sıraya gelmesi ve özetle “Kimsenin yapmadığı şeyi yapmak…” yeni amaçlardan birisi. Herkes kendi anlatımıyla bir yapı oluşturmalı ve kendi hayal gücüne sınır koymamalı düşüncesini savunan “yeni nesil” özgün sanatçı destekçilerinin sayısı artıyor. Bu noktada da ticari amaç barındıran tüm yapılara karşı bir sistemin oluşması amaçlanıyor.
Bu doğrultuda üretkenlik ve yaratıcılığı savunan, özgün içeriklerle ilerleyecek yeni nesil/alternatif yapım şirketlerine olan ihtiyacın arttığı görülmekte. Bu şirketlerin küçükten başlayarak gelişerek büyüyen bir yapı olması gerekiyor. Bu ihtiyaç, piyasanın ortasındaki boşluktan dolayı fark edilebilir durumda. İşte bu boşluk da yeterli bütçeye sahip özgün içeriklerin savunucusu alternatif yapım şirketleri ile doldurulabilir.
Orijinal İçerik Üreten Bir Yapım Şirketi Olsa Nasıl Olur?
Eskiden Hollywood, spekülatif senaryolara (Spec Scripts) şans verir ve yazarlarla birlikte senaryoları geliştirirdi. Senaryoların geliştirilmesi demek piyasanın istediği şekile dönüştürmek anlamına geliyor tabi. Bu nedenle bu dönüşüme uygun olan fikirlere, senaryolara onay verilirdi. Piyasa amaçlı dönüşümleri eleştiriyor olsak da bu dönüşümlere rağmen iyi ve özgün kalabilen filmler mevcut.
Yeni dönemde bu değişimlerin karşıtı olan görüşe göre orijinal ve zorlayıcı bir senaryo yazmaya odaklandığınız zaman yankı uyandırabilir ve seyirci ile yakınlık kurabilirsiniz. İnsanlar son zamanlarda yeni ve özgün filmler izlemeyi daha çok sevdiği ve tercih ettiği için alışılmışın dışına çıkmanız ve risk almanız gerekiyor.
Özgün üretimleriniz başka yeteneklerle, yazarlarla, yönetmenlerle, oyuncularla ve yapımcılarla sağlam bağlantılar kurmanızı sağlayabilir. Sizin gibi bir vizyona ve tutkuya sahip insanlarla iletişim kurmak uzun süreli başarıyı da beraberinde getirebilir.
Sadece Orijinal Fikirlerle Yürütülen Bir Yapım Şirketi Kurmak Mümkün mü?
Evet, mümkün. Hatta bu amaçla yürütülen birkaç stüdyo ve şirket mevcut. Bunlardan birisi de Ben Affleck ve Matt Damon’ın yapım şirketi Artists Equity.
Artists Equity yapım şirketi, dağıtım ve yayın için bütçesi olmayan ve yayınladığı dijital platformlardan makul bir kazancı olmayan sanatçıların dağıtım masraflarının büyük bir oranına ortak olmayı amaçlıyor. Şirket, başta RedBird Capital Partners yatırım şirketi olmak üzere 100 milyon doların üzerinde finansman sağlamış durumda.
Bu tür şirketler, bütçe yetersizliği olan yaratıcı fikirlere destek çıkıyor. Üretim, dağıtım ve yayın için gerekli mekanizmanın oluşmasını sağlıyor. Üzerinde çalışılmamış, temellendirilmemiş, seri üretim mantığıyla oluşturulmuş kötü yapımlardansa gerçekten güvenilen, yaratıcı hikayeler ile devam etmek daha sağlıklı olacaktır.
Tabi ki bunları yaparken doğru bir ekiple birlikte çalışmalısınız. Anlaşabildiğiniz, üretmekten geri durmayan, sağlıklı eleştiriye açık bir ekiple çalışmanız durumunda yeni ve yaratıcı diziler/filmler yaratmak zor olmayacaktır.
Türk Yapımları ve Seyirciler
Çoğumuz sinema-televizyon sektörünün Türkiye kısmında yer aldığımız için bu alandaki gelişmeler, değişimler ve dönüşümler bizi daha çok ilgilendiriyor.
Ana akım dizilerin sürelerindeki artış ve çalışma yoğunluğunun üstüne dijital platformların bomba gibi düşmesi ile proje bazlı bakıldığında platform işlerinin daha çok tercih edildiği bir döneme girdik. Dijital platform dizilerinde oynayan oyuncular bile ana akım işlerde yer almak istemediklerini belirtiyorlar.
Ana akım kanallardaki dizilerin hikayelerindeki benzerliklere karşı dijital platformlar üzerinden dağıtılan ve yayınlanan dizi-filmler daha fazla çeşitlilik gösteriyor. Kanal dizilerinde özellikle birkaç yıldır konunun aile dramları ve kavgaları üzerine olması dikkatinizi çekmiştir (fazla entrikadan ve dramdan dolayı Türk dizisi izlemeyi bırakmış bile olabilirsiniz). Çok tutan, izlenen, gişe rekorları kıran romantik-komedi, komedi, dram filmleri de konu ve işleyiş olarak neredeyse birbirinin aynısı. Belli başlı yapım şirketlerinin birinin şans verdiği ve izlenme rekorları kıran dizinin/filmin benzerlerinin farklı şirketler tarafından yapıldığını görebiliyoruz. Bu noktada ana amaç Hollywood mantığı ile eşdeğer.
Tabi ki bu bir suçlama ya da taşlama değil. Zamanında belli yayın organlarında yine belli başlı kişiler/şirketler tarafından oluşturulmuş kurallar sonucu hala devam eden ve gün geçtikçe artan yoğun bir rekabet yarışı mevcut. Yapım şirketleri ana akımda yer almak, çalışmak, üretmek için çabaladığı sürece bu yarış içinde istese de istemese de bulunmak zorunda.
Yapımcıların “Seyirci bunu seviyor.” cümlesine karşılık veren iki tip seyirci mevcut ve “Biz gerçekten bu içerikleri mi seviyoruz yoksa Türk sinema-televizyon sektörü bize bundan başka seçenek sunmadığı için bu içeriklere maruz mu kalıyoruz?” sorusu ile genel bir çerçeve çizilebilir. Artık insanlar dizi ve filmleri eğlence olan olumlu yanından değil vakit öldürmek olan olumsuz yanından değerlendiriyor ve seyir sürecini bu şekilde gerçekleştiriyor.
“Neden daha farklı üretimler olmuyor?” diye sorduğumuzda da bütçeden ya da ilk kez yapıldığı için acemilikten tökezlemiş işleri yerin dibine soktuğumuzdan bu konu tutmaz diye bir kenara itilen senaryolar akla gelebilir. Bu noktada da yapımcıların değil seyircilerin yanlış eleştirileri yeni denemelerin yoluna taş koyuyor.
Tabi ki sadece bu arz-talep ilişkisi ve maruz kalma sorununa bağlı değerlendirmelerimiz tek başına doğru olmayacaktır. Sosyal, ekonomik, psikolojik, demografik ve daha farklı birçok yapı ve konumumuz bu sorunun ne kadar yüzeysel kaldığını bize gösterebilir.
Ana akımın rekabet ortamından çıkarak hem çekim ekibini çalışma saatleri konusunda hem de seyirciyi seyir süresi konusunda mutlu eden oluşumlara değinelim: İnternet dizileri izlememizi sağlayan ücretli/ücretsiz dijital platformlar.
Bu platformlar (Netflix, Gain, Blutv, Mubi…) üzerindeki dizilerin ana amacı tutan içerikleri üretmek değil. Anlatmak istediğini anlatan, senaryo ve hikaye yapısında zorunlu sınırlamalara takılmayan, yaratıcılıktan çekinmeyen, eleştirildiğinde “En azından denedik, keyif aldık.” diyebilen dizi ve filmleri birçok dijital platformda izleme şansınız var. Platformdan platformuna hepsinin kendine has bir tarzı, kendine has bir seyirci kitlesi mevcut.
Dijital platformlarda dizi/film üretimi, dağıtım ve yayın sorunu daha düşük olan ama aynı orantıda kazancı da düşük olan bir tercihtir. Ticari kazanç mı yoksa daha özgün ve özgür bir hikaye mi diye düşünmeniz ve buna göre karar vermeniz gerekiyor.
Türkiye’de Özgün İçeriklere Yaklaşım
Özgün ve özgür içerikler, izleme süresi daha kısa olan diziler daha çok tercih ediliyor. “Arkada ses olsun zaten bakışmaları bitene kadar işimi bitirmiş olurum.” şeklinde değil mümkün olduğunca odaklanarak izlenebilecek üretimler genellikle dijital platformlarda oluyor. Dizi ya da filmi hızlandırabilmenize, ileri ya da geri almanıza imkan sunulduğu için mümkün olduğunca diye belirtme gereği duyduk. Kaçırdığınız bir sahne ya da detay olduğunda geri gidebilir, sıkılırsanız hızlandırabilirsiniz ve seyrinizin sürecini kendi hızınıza göre ayarlayarak dikkatinizi dağıtabilir ve odağınızı kaçırabilirsiniz. Beyaz perdede film izlerken tüm odağınızı perdedeki görüntülere vermenize ya da televizyonda bir detayı kaçırdığınızda “Acaba neyi kaçırdım…” diye meraklanmanıza benzemeyecektir.
Çok sapmadan ana fikrimize geri dönelim. Türkiye’de büyük stüdyo mantığı değil büyük yapım şirketleri olduğu ve bu şirketler ana akımda devam ettiği sürece çok özgün içeriklere şans tanınmıyor (Hollywood gibi). Bu yüzden dijital platformlar yeni nesil stüdyolara ya da yeni nesil üretime yaklaşan şirketlere önayak oluyor. Çoğunlukla tanınan ve bilinen senaristlerin, yönetmenlerin, oyuncuların yer aldığı dizi/filmler ile özgünlüğe yaklaşılmış olsa da zamanla yeni ekiplere de yer verilecektir.