Onur Saylak ve Hakan Günday iş birliğiyle yine, yeniden sarsıcı ve etkileyici bir film seyirciyle buluştu: Boğa Boğa.
Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Funda Eryiğit’in paylaştığı filmin özeti şu şekilde: “İstanbullu iş adamı Yalın, finansal bir skandalın ardından eşi Beyza’yla birlikte Assos’a yerleşir. Huzur ararken hayatı kabusa dönen Yalın, düşmanlarının her yerde olduğunu anlar.”. Seyircilerin detaylara hakim olma arzusunu tetikleyen bu cümleler sonrası filmi hemen izlemeye koyuluyoruz.
Film ilk kez 41. İstanbul Film Festivalinde gösterildi ve sonrasında Netflix’te gösterime girdi.
EKİPTE KİMLER VAR?
Oyuncu kadrosu, yönetmen ve yazar ilk göze çarpan birimler olsa da sağlam bir ekiple planlanmış, çekilmiş ve kurgulanmış olduğundan ekibin geri kalanına da olabildiğince yer verelim.
Ana Karakterler/Oyuncular (Actor/Actress): Kıvanç Tatlıtuğ, Funda Eryiğit
Yönetmen (Director): Onur Saylak
Yazar (Writer): Hakan Günday
Yapımcı (Producer): Ay Yapım / Kerem Çatay
Uygulayıcı Yapımcı (Executive Producer): Kaan Kurbanoğlu
Yönetmen Asistanları (Assistant Director): Kadir Kaplan, Arda Aybek
Görüntü Yönetmeni (DOP): Feza Çaldıran
Kamera Operatörü (Camera Operator): Eyüp Erdoğan
Grip: Emre Selçik, Cihat Sezal
Dijital Görüntü Teknisyeni (DIT): Kenan Çekiç
Işık Şefi (Gaffer): Engin Altıntaş
Sanat Yönetmenleri (Art Direction): Dilek Ayaztuna, Aykut Ayaztuna
Kostüm (Costume): Sonay Ortuğ
Saç-Makyaj (Hair and Make-up): Elif Orman, Hakan Özcan
Kurgu (Editor): Ali Aga
Kurgu Asistanı (Assistant Editor): Nezihe Altun
Renk (Colorist): Tolga Girici
Görsel Efektler (Visual Effects): Ruhi Yapıcı
Müzik (Music): Utku Şilliler, Uygur Yiğit
Ses Tasarımı ve Miksaj (Sound Design and Mix): Cenker Kökten
HANGİ EKİPMANLAR İLE NE ZAMAN ÇEKİLDİ?
Ufak çaplı araştırmalarım sonucu ana ekipmanları (ama en ana ekipmanlar) aşağıda görebilirsiniz.
Kamera: Arri Alexa Mini LF
Lensler: Arri Signature Prime Lens Seti
Kamera Üstü Monitör: Atomos Shinobi 5”
Görüntü Aktarıcı: Hollyland Cosmo 2000
İzleme Monitörü: Atomos Shogun 7”
Filmde genel olarak diz/kovboy plan ve üzeri çekim ölçekleri tercih edilmiş. Harici planlar ya kalabalığı ya da etrafı kısa bir süreliğine göstermek için varlar. Yalın’ın sahnelerinde genel olarak omuz plan ve yakın planları görüyoruz. Bunun nedeni Yalın’ın duygusal sıkışmışlığını yansıtmak. Korkusunu, nefretini, rahatlamasını yakın planlarda gözlemleyebiliyoruz. Onun haricinde genel olarak göğüs ve bel plan ile karşılaşıyoruz.
Filmde detay planlara da yer veriliyor. Beyza’nın sigarasını söndürdüğü küllük, para çantası, Yalın’ın kendini koruyacağını düşündüğü kesici/delici silahları, zor zamanda yanında olan “Belki acımı dindirir.” diye umduğu alkolü… gibi gibi detay planlar mevcut.
Yalın’ın her yerde gizlice izlendiğini hissettiren karelere ve çerçevelere dikkat çekebiliriz. Herkesin peşinde olduğunu hissettirmek için doğru bir kullanım. Yalın’ın bir şeyler gizlediği ya da korkusunun arttığı sahnelerde ışık kullanımında da bölgesel aydınlatma dikkatimizi çekiyor.
Araç çekimlerinde grip sistemi kullanılmış. Bu sahneler de az buz olmadığı için ekip kurulum için biraz daha fazla uğraşmış olsa gerek. Araç takibi sahnelerinde drone kullanımına da yer verilmiş.
Göçmenliğe değinirken filmin Assos’da geçtiğini göz önünde bulundurarak denizdeki gemilerin tele lensler ile yakalandığını da görmekteyiz.
Boğa Boğa’nın çekimlerine 2022 Şubat’ta Assos/Çanakkale’de başlandı. Neden Assos olduğuyla alakalı iki sebep var ve ikisine de filmde değiniliyor. İlk nedeni Yalın’ın memleketi olması. İkinci nedeni de filmin içinde anlatılan Assos’un hikayesi. Bu hikayeye yazının devamında değineceğim.
Netflix Türkiye’nin Youtube kanalında filmi kare kare inceleyen Onur Saylak, Kıvanç Tatlıtuğ ve Hakan Günday’ın videosunu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
ASSOS VE ARISTO: NEDEN KRALLIK VE NEDİR İNSANLIK?
Filmin Assos’ta geçmesinin iki nedeni olduğunu söylemiştim. Assos’un hikayesi bu nedenlerden biri.
Perslerin savaşmaktan sıyrılamadığı bir dönemde savaşa yatırım yapan banker Eubuleus, Perslere daha çok savaşmaları için destek olur. Pers İmparatorluğu savaş bitince Eubuleus’a borcunu kapatamaz ve Eubuleus onlardan borçlarına karşılık toprak alarak Assos’un kralı olur. Ölümü sonrası yardımcısı Hermesisas başa geçer. Gençliğinde Plato’nun okulunda eğitim görürken tanıştığı birçok filozof arkadaşını kendi krallığına davet eder. Krallığa gelen filozoflardan birisi de arkadaşı Aristo’dur. Assos’a gelmiş, 3 yıl burada yaşamış ve bu süreçte de felsefe okulu kurmuştur.
Filmde bu hikayenin önemli olmasının nedeni Yalın ve Eubuleus’un birbirine benzemesidir.
Filmde Aristo’ya oldukça fazla değiniliyor. Filmin hediyelik eşya dükkanı sahnesinde neredeyse her yer Aristo biblolarıyla kaplı. Bunun Aristo’nun insan yaklaşımından kaynaklı olduğunu düşünebiliriz.
Aristo’nun felsefi yaklaşımında insanların iyi ve erdemli yaşayabilmesi için üç ana başlık vardır: Doğa, eğitim, akıl. Erdemli bir hayat sürmenin gerekliliğine vurgu yapılırken aslında insanların kötülüğe daha meyilli olduğuna da değinilir.
Filmde de Yalın’ın ve köy halkının “erdemli” hayatına dahil oluyoruz.
BİR VARDI, BİR YOKTU. SONRA YENİDEN VAR OLDU.
Hızlı bir özet geçelim ve filmi çok detaya girmeden anlatalım.
Filmin ilk dakikalarında bize gösterildiği için spoiler saymadan söyleyebilirim ki Yalın, kaçtığı yakın geçmişinde aslında bir dolandırıcıdır. Ülkemizde de birkaç kez (ya da birçok kez mi demeliyim) örneğini gördüğümüz saadet zincirinin başındaki adamlardan birisi Yalın’dır. Assos halkının da mağdur olduğu, kefen parasını satıp yatıracak kadar inanılan bu yatırım, dolandırıcılık becerilerinin zirvesinde yakalanır. Gizli tanık sonucu ifşa olan Yalın ve ekibi dava edilir. Savcı ile anlaşma yaparak paçayı kurtaran Yalın, eşi Beyza ile sakince zaman geçirebilmek için Yalın’ın köyüne yani Assos’a gelirler.
İlk geldiklerinde Yalın bakkala girer. Bakkaldaki ürünlere gelen zamları ve fiyat değişimlerini görürüz. Günümüz ekonomisine açık bir göndermedir. Bu nokta önemlidir çünkü bu yoklukta insanlar tüm paralarını Yalın’ın işine yatırmışlardır. Paralarını çalan Yalın’a kinlenmeleri hem ekonomik gelişmelerin yıkıcı etkileri hem de bir şekilde güven bağı oluşturdukları kişinin onları sırtından bıçaklamasından kaynaklanır.
Araba sürerken sesli kitap dinleyen Yalın’a eşi Beyza, Jack London’ın Yanan Gün kitapı (Yanan Günışığı diye de geçiyor) hediye eder.
Yanan Gün kitabı, arkadaşlarıyla ortaklık yapıp altın arayan ve bunun ticaretini yapan bir adamı anlatır. Arkadaşları onu sırtından vurur ama yılmadan devam eder derken bir kadınla tanışır. Kadın altın arama işlerinden vazgeçmediği sürece onunla evlenmeyeceğini söyler. Hırslı, elinden her şey gelen, en zor işleri bile kolaylıkla yapan ana karakterimiz sevdiği kadın için bu işleri yapmayı bırakır. Bir süre sonra altın tozlarına rastlamasına rağmen aşkı için verdiği sözü hatırlar ve altının peşine düşmeyerek eşinin yanına gider. Mutlu bir hayat yaşarlar.
Beyza’nın bu kitabı Yalın’a hediye etmesi çok manidardır. Kitabı Yalın dinliyor/okuyor olsa da Yalın’ın son olaylarından dolayı yaşanan gerginliğe rağmen Beyza’nın umutlarını simgeleyen bir kitaptır. Aristo’nun filmdeki yerini tekrardan hatırlayalım. Beyza para peşinde koşmadan daha erdemli bir yaşamı amaçlar. Ama biraz zıtlık mevcut çünkü Beyza lüks içinde yaşayıp bunları hayal eder.
Yalın’ı yorgun, depresif, ne yapacağını bilemeyen bir halde görürüz. Yaşananlar arasında onun suçsuz mu olduğu yoksa sadece süreçten rahatsız olduğu ve her şeyin hemen yatışmasını mı dilediği düşünceleri arasında ikilemde kalıyoruz.
Köy halkının hal tavırları, jandarmanın açık tehditleri/uyarıları üzerine cinayete kurban gitme ve suçlunun asla yakalanamama ihtimali ile Yalın’ın korkusu daha da artar. Kendini korumak için elinden geldiğince çabalayacağını bize gösterir. Fakat bu süreçte ortamdaki tansiyonu ve gerginliği arttıran tehditlerle karşılaşırız. Gece vakti seslere uyanınca Yalın ve Yılan harf oyunları, kesik yılan kafası, ters çevirilmiş elma ağacı ile karşılaşan Yalın’ın hayatının büyük bir tehlikede olduğu kesindir.
Yalın için dava başlangıcı ve sonrası çok yorucu ve korkutucudur. Yaptığı kötülüklere rağmen sanki suçsuzmuş gibi hissederiz. Korkuya kapılır, yorgundur ama hayatta kalmak için de yapmayacağı şey yoktur. Film boyunca av-avcı ve kurban arasında değişimler olabileceğini görüyoruz. Suçlu da suçsuz da kendi işine gelince susar, faydacı bir yaklaşım mevcuttur filmde de gerçek hayatta da.
Sadece ekonomi ve saadet zincirine değil göçmenlik sorununa da değinilir. Zaten anahtar konularımız bu üçüdür. Kaçak göçlerin ne şekilde olduğuna filmin sonlarında değinilir.
GÖRÜŞ ZAMANI
Filmi genel olarak değerlendirdiğimde çok beğendim. Özellikle türk dizi ve filmlerinin (özellikle ana akım işlerin) klişeler, benzer dramatik yapı üzerinden ilerlediğini önceki yazımda belirtmiştim. Dijitalde gösterime girmesinin doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum çünkü popüler sinema salonlarının (Başka Sinema’yı bu kategoriye dahil etmiyorum) kabul edemeyeceği oranda eleştiri mevcut.
Kıvanç Tatlıtuğ’un oyunculuğu şahaneydi. Korkusunu, kinini, nefretini çok iyi yansıtmış. Fakat diğer oyunculuklar beni biraz arada bıraktı. Karakterlere yazılan diyaloglardan kaynaklı mı yoksa oyunculuklardan kaynaklı mı bilemiyorum fakat bazı karakterlerin cümleleri o kadar gerçekçi oyunculuk içerisinde yetersiz kalmış. Netflix Türkiye’nin Senaryodan Ekrana başlığıyla paylaştığı videoda son sahne yer alıyor. Videoyu izlediğinizde ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.
Oyunculuk ve hareketler film sürecinde çok iyi giderken son sahnede tiyatrovari bir hava esiyor. Eğer bir gönderme mevcutsa ve o amaçla bu şekilde diyalog ve oyunculuk oluşturulmuşsa ben yakalayamamış olabilirim.
Kadrajlar, kamera kullanımı, renk, ses ve müzik, dekor gibi gibi tüm birimler gerçekten bütünlüğünü kaybetmeden çalışmış gibi gözüküyor.
Özellikle filmin ilk sahnesi ile son sahnelere doğru aynı kadrajın tekrar oluşturulmuş olmasını beğendim. Gone Girl filmindeki gibi ilk etki ve son etkinin bir olmaması da bir belirsizliği çözüyor gibi olmuş. Renklerdeki fark ne kadar günün saatlerinden kaynaklı gibi gerçekçi bir yaklaşımla görülse de karakterin serüveni için de ektileyici bir kullanım oluşturuyor.
Filmde ilgiyi, odağı dağıtan ufak tefek oyunculuklar, diyalog ve sahneler olsa da bütününde beğendiğim bir film oldu.
Dönemin popüler ve sürekli tekrar eden konularından farklı konulara değinen, yeni bir şeyler denemekten çekinmeyen nice filmler olması dileğiyle…