Sinema kameralarındaki RAW video formatı görüntü kalitesi alanında mucizeler yaratmaya devam ederken RAW her zamankinden daha ulaşılabilir hale geliyor. İnsanlar birkaç bin dolara RAW kayıt çeken bir sisteme sahip olabildikçe RAW kullanımı yaygınlaşıyor ve bazı sorular gündeme geliyor. Örneğin: RAW kayıtlar sonradan düzenlenebiliyorsa, çekim esnasında White Balance, ISO gibi değerler ile ilgilenmek gerekir mi?
RAW nedir?
Bu soru üzerinde ilerlemeden önce isterseniz RAW’un ne olduğunu hatırlayalım. Blog’daki önceki yazılarda da açıklandığı üzere RAW’un kelime anlamı ”ham” ya da ”dokunulmamış” demektir. İ;lk önce dijital fotografçıların kullandığı ”fotoğraf olmayan bir görüntü bilgisidir”. Bu ifade sonrasında kafanız karışmasın. Fazla teknik ayrıntıya girmeden açıklayalım. “Fotoğrafı çektiğim zaman makinemin display ekranından hemen görüyorum. Ne demek fotoğraf değildir?” sorus akıllara gelebilir. Evet doğru; RAW fotoğraf çektiğinizde, kontrol etmek için makinenizin arkasındaki display ekranından bakıyorsunuz ve ne çektiğinizi görüyorsunuz. Ama gördüğünüz orijinal RAW değil onun proxy halindeki görüntüsüdür.
Peki bunun ne anlamı var? İzleyemediğim, göremediğim bir şeyi neden çekiyorum diyebilirsiniz. Açıklamaya başlayalım: RAW gerçek bir datadır, beyaz dengesi, ISO veya diğer renk ayarları yoktur yani dijital bir veridir. Görmek ya da günlük kullanım için değil fotoğraf makinenizin sensöründen gelen datanın üzerinde sonradan işlem yapabilmek için en saf şekilde kaydedilmiş bilgidir. Ancak Photoshop yada benzeri bir yazılım ya da video için kullandığınız profesyonel renk programları üzerinde görüntülenebilir.
RAW, sensörün sunduğu her şeyi aldığı için depolama oldukça fazla yer tutar. Renk derecelendirme işleminde de stüdyoda tamamen profesyonel bir teknik alt yapı gerektirir. Orta seviyeli bir sistemde zorluklar yaşanabilir çünkü RAW kayıt 12-16 bit renk derinliği arasında data kaydı demektir.
RAW datada ISO’nun önemi
Film yönetmeni Justin Phillip, bu blog postu ile aynı adlı YouTube videosunda Red Komodo 6K kullanarak ISO’nun ne olduğuna ve RAW çekerken ISO’nun ne anlama geldiğini derinlemesine inceliyor.
Phillip başlangıç olarak kameranın RAW datayı nasıl ürettiğini özetliyor. Sensördeki datayı alıyor ve izleme ve düzenleme yaparken doğru bir şekilde işlenebilmesi için üzerine metadata ekliyor. Metadata, bir başka data hakkındaki data bilgisi olarak özetlenebilir. RAW datanın üzerine eklenen metadatalardan birisi de ISO değeridir. Yani ISO, aslında sizin görüntüyü ekranda nasıl göreceğinizi belirleyen bir metadata’dan başkası değildir. Sadece dijital bir seçenektir ve RAW çekerken teknik olarak görüntünüzün kalitesine hiçbir etkisi yoktur.
RAW çekerken pozlamayı neler etkiler?
RAW çekerken görüntünüzün pozlamasını etkileyen üç şey vardır: Etraftaki ışık kaynakları, diyafram ve shutter hızı/açısı.
Peki o zaman RAW çekerken ISO ne işimize yarar? ISO ve dolayısıyla ne çektiğinizi izlemenin etkileyeceği şey, görüntüde nereyi pozladığınız, gölge ve açık kısımları nasıl dengeleyeceğiniz hakkında bilgi edinmek ve sensörün maksimum dinamik aralığa sahip olup olmadığının kontrolünü yapmaktır.
Bu yüzden ISO ayarlarını değiştirerek görüntüdeki kontrastı azaltmak dinamik aralığı genişletmenize sebep olabilir. (Bunu diğer RAW olmayan ya da log profillerde ya da Tiffen Ultra Contrast 1 Filter gibi filtrelerin kullanımında da görebilirsiniz.)
Çoğu projede pozlamayı etkileyen diğer ayarlar olan diyafram ve shutter sabit kalınması istendiği için değiştirebileceklerinizden geriye, RAW kayıtta pozlama üzerinde etkisi olan diğer unsur olan ışıklandırma kalacaktır. Gölgeleri normal düzeyde ışık ile doldurarak ya da özne üzerine ışık sektirerek sahnelerin dinamik aralığını genişletebilirsiniz.
RAW kayıtta ISO bir özelliktense bir kontrol aracı
Justin Phillip’in ISO ayarlarını nasıl kullanıyor olduğu gerçekten ilginç.
Parlak dış mekanlar için yüksek ISO değerleri kullanırken düşük ışıklı mekanlarda düşük ISO kullanarak öznenin üzerine yeterince ışık olup olmadığından emin oluyor.
Geleneksel olarak tersi olacağı düşünülür ve parlak yerlerde düşük; düşük ışıklı yerlerde yüksek ISO kullanırsınız. Fakat Phillip ISO’yu, RAW çekerken sensörden maksimum datayı alıp almadığı konusunda bir kontrol mekanizması olarak kullandığı için durum bu şekilde değil.
Bunu daha basit olan açıklaması ise daha yüksek ISO kullanıldığında açık alan detaylarını daha fazla görürken düşük ISO kullanıldığında gölgedeki detayları koruyor olma mantığıdır. Kameralar için olan ISO tablolarına bakarsanız her seçenekte kaç stop gölge ve açık alanları yakalayabileceğinizi gösterir.
Dual ISO’da durum aynı değil
Altının çizilmesi gereken şey ile bazı kameraların dual native ISO olarak bilinen iki farklı ISO ayarı olduğu. Bu gibi durumlarda, elektronik olarak kameranın iki farklı kazanç ayarı olduğu için ISO ayarları görüntüyü gerçekten etkiliyor. Yani bir tanesi standart diğeri düşük ışıklı sahneler için olmak üzere iki aralığa sahip iki ISO sistemi birbirinden farklı davranıyor. Bunun sizin RAW görüntünüzü de etkileyebilecek bir durum olduğunu hatırlatmakta fayda var.