Önceleri RAW kayıt seçeneği film sektöründe yoktu. Logaritmik kayıt imkanı vardı.
Logaritmik kaydın geliştirilmesinin kısa tarihçesi
1990 yılında Amerikan firması Kodak artık ihtiyaç haline gelen bir teknoloji geliştirdi. O yıllarda sinema filmleri analog (35 mm) olarak çekilmekteydi fakat aynı zamanda çok fazla dijital özel efekt kullanılıyordu. Bilgisayarlar üzerinde yapılan efektleri (VFX) tekrar film üzerine basmak sıkıntı olduğu için (çünkü analog film ve bilgisayardan gelen görüntü bazı istenmeyen farklılıklar gösteriyordu) çekilen bütün bir analog filmi tarayarak dijitale çeviren bir sistemi genel kullanıma sundu.
Digital Intermediate (DI) Nedir?
Bu sisteme DI (Digital intermediate) adı verildi. Bu sistemde taranan bir analog film karesi için bir dosya formatı geliştirildi ve bu formata ”Cineon” adı verildi. Bu sistem analog film karesindeki görüntüyü, gri tonların sayıca fazla olduğu (çok düşük kontrastlı) olarak ve 10 bit renk derinliğinde tarayabiliyordu. Bu gerçek bir video görüntüsüydü yani logaritma mantığıyla çalışan bir kod üzerinden çalışıyordu. Bu sistem AMPAS (Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi) tarafından da onaylandı.
Sonuçta analog film karesindeki görüntüyü manipüle ve sonraki aşamalarda kolaylık sağlayan bu formatı, kamera üreticileri fikir olarak alıp; Sony, Canon , ARRI ve diğerleri, kameralarına uyguladılar ve Logaritmayı kısaltıp, Log dediler ve kendi patentleri doğrultusunda Log C, Log S, Log F ve benzeri şekillerde isimlendirdiler. Kısa tarihçenin ardından fazla kafa karıştırmadan maddelerle Log kaydın biraz teknik tarafını da anlatalım.
Log görüntülerin teknik özellikleri
Dünyada üretilmiş bütün video kamera sensörleri resmi analog olarak üretir. Hemen ardından elektronik sinyal kamerada bulunan A/D adı verilen bir Convertor devresine gider ve burada analog resim bilgisi dijitale çevrilir. Çevrilen bilgi üreticiye göre AVCHD, XAVC, MP4, HEVC 5 ve benzeri kodekleri ile kodlanarak (çeşitli algoritmalar kullanılarak) sıkıştırılır.
Günümüzde pek çok kamera üreticisi, DSLR da dahil olmak üzere LOG kayıt yapmaya imkan vermektedir. Log eğrileri sensörden en fazla ton aralığını elde etmek için tasarlanmıştır. Ama aynı şeyi çözünürlük için söyleyemeyiz. İçine beyaz dengesi gibi değerler eklenmiştir. ISO eğeri sabittir. Logaritmik kayıtta amaç Color Grading çalışmasında rahat bir çalışma sağlamaktır. Günümüzde logaritmik kayıtlarda artık 10 bit renk derinliği kullanılmaktadır. Sadece ARRI gibi üreticiler Apple Proress, Log C 12 bit kayıt imkanı verirler.
Peki RAW nedir?
RAW ise logaritmik kayıt teknolojisinden sonra hayatımıza girmiştir. ”Ham” ya da ”dokunulmamış” anlamındaki ingilizce kelimedir. Önceleri dijital fotografçıların kullandığı ”fotoğraf olmayan bir görüntü bilgisidir”. Bu ifade sonrasında hemen kafanız karışmasın. Fazla teknik ayrıntıya girmeden açıklayalım. “Fotoğrafı çektiğim zaman makinemin display ekranından hemen görüyorum…ne demek fotoğraf değildir” dediğinizi tahmin etmek zor değil.
Evet doğru; RAW fotoğraf çektiğinizde, kontrol etmek için makinenizin arkasındaki Display ekranından bakıyorsunuz ve ne çektiğinizi görüyorsunuz. Ama gördüğünüz orijinal RAW değil onun proxy dosyasındaki görüntüsüdür. Peki bunun ne anlamı var? İzleyemediğim, göremediğim bir şeyi neden çekiyorum diyorsunuzdur kendinize. Açıklamaya başlayalım:
RAW Gerçek bir datadır, beyaz dengesi, ISO veya diğer renk ayarları yoktur yani digital bir veridir. Görmek ya da günlük kullanım için değil fotoğraf makinenizin sensöründen gelen üzerinde işlem yapmak için en saf şekilde kaydedilmiş bilgidir. Ancak Photoshop yada benzeri bir yazılım ya da video da kullandığınız profesyonel renk programları üzerinde görüntülenebilir.
Buradan haraketle RAW Video görüntüsü de aynı şeydir. Yani çektiğinizi sette izlediğiniz zaman gördüğünüz görüntü RAW değil , onunla aynı anda kaydedilmiş proxy video’dur; çünkü RAW bir video biçimi değildir ve izleyemezsiniz.
Peki RAW mu? Log mu?
RAW data sensörünüzün gerçek çözünürlüğünü verir. Logaritmik için ise aynı şeyi söyleyemeyiz. O halde asıl sorumuz olan, Log mu çekelim, RAW (ham) mı çekelim’e dönersek cevap ”hem evet hem de hayır” olacaktır. Aynı şey olmamalarına rağmen ikisi de sensörden en fazla bilgiyi almak üzere tasarlanmıştır.
RAW, sensörün sunduğu her şeyi aldığı için depolama oldukça fazla yer tutar. Renk derecelendirme işleminde de stüdyoda tamamen profesyonel bir teknik alt yapı gerektirir. Orta seviyeli bir sistemde zorluklar yaşanabilir çünkü RAW kayıt 12-16 bit renk derinliği arasında data kaydı demektir.
RAW ve Logaritmik çok farklı biçimler olsalar da, aynı genel uygulamaya sahiptirler. Hem RAW hem de Log sıkıştırılmamış olabilir, ancak bu, kayıt cihazına ve kullanılan Media card hızına bağlıdır. ARRI ve SONY (Cine alta modellerinde) sıkıştırılmamış bir RAW kayıt yaptığını iddia etmekte ise de RED kayıpsız bir sıkıştırma algoritması (R3D) kullanmaktadır. Bunun sebebi ARRI’nin sensör çözünürlüğünün RED’e göre daha düşük olma avantajı olsa da kişisel düşüncem ARRI RAW kaydında da bir miktar sıkıştırma kullandığıdır.