Dune’un görsel dünyası oldukça yenilikçi bir şekilde oluşturuldu. ARRI ALEXA LF/Mini LF ile dijital olarak çekilen film sonrasında 35 mm’ye aktarıldı ve tekrar dijitale basılarak dağıtıldı. Bunun sebebi dijitalin keskinliğinin azaltılması, filme özel yumuşaklık ve kalıntıların elde edilmesi içindi. Peki neden film ilk başta 35mm’e çekilmedi? Gelin süreci YMcinema, Postperspective.com ve Cinematography.com ve diğer kaynaklardan sizin için derlediğimiz bilgiler ile yakından inceleyelim.
(Yazı boyunca üzerinde durulacak analog/dijital ayrımı hakkında daha detaylı bilgi için Dijital ile Analog kameralar arasındaki farklar – Bölüm 1 ve Dijital ile Analog kameralar arasındaki farklar – Bölüm 2 yazılarımıza göz atabilirsiniz.)
Dune’un Prodüksiyon Süreci
Dune, IMAX sertifikalı ALEXA LF ve ALEXA Mini LF kameralar ile çekildi. Hatırlamak gerekiyor ki filmin çekimlerine 2019 Mart ayında başlanmıştı. Filmin çekildiği sırada IMAX sertifikalı kameralar yoktu. “Filmed in IMAX” programı sonradan oluşturuldu.
Film, dijital ARRIRAW formatında çekildi. Panavision’un Ultra Vista ve H-serisindeki geniş format lensler kullanıldı. Bazı sahnelerde çerçeve oranı 1:90:1’e kadar genişledi.
Film hakkındaki teknik bilgiler ilk bakışta bunlar diyebiliriz. Fakat asıl macera filmin nasıl dijitale çekilmeye karar verildiğinde saklı.
Dijital Mi Analog Mu?
Greig Fraser, Zero Dark Thirty, Bright Star ve Rogue One: A Star Wars Story filmlerinden hatırlayabileceğiniz Avustrayalı bir görüntü yönetmeni. “Dune’un dijitale çekileceği baştan beri belli miydi?” sorusu üzerine Postperspective.com sitesine test sürecini şu şekilde anlatmış:
“Hayır emin değildik. Tonlarca test yaptık. 35mm filmden geniş formata ARRI Alexa 65 ve IMAX’e kadar her şeyi denedik. Anamorfik, sferik çektik. Filmin bize nasıl hissettireceğini keşfetmeye çalıştığımız testlerdi bunlar. Çektiklerimizi Playa Vista’da, IMAX salonda oynattık. Denis’in (Villeneueve) tepkisini görmek komikti. Film, Denis’i tahmin ettiğimizden çok daha az etkiledi. Ben filme çekmemiz gerektiğini düşünürken Denis görüntüleri güzel fakat fazla nostaljik buldu. Hayalindeki Dune böyle değildi. Fakat öte yandan dijital yeterince organik hissettirmiyordu.”
Fraser, Go Creative Show’a ise süreci şu şekilde anlattı:
“Film denemelerimiz bize istediğimiz şeyi vermedi. Sanki eskiden gerçekleşmiş bir olayı izliyor gibiydik. Dijital ise, özellikle IMAX formatında izlediğimizde daha bugüne dair bir görüntüydü. Ama fazla gıcır gıcır bir his veriyordu.”
Çözüm: Dijital çekip 35 mm’ye aktarıp dijitale geri çevirmek
Bu açmazı çözebilmek için Fraser, ilk kez Vice filminde aklına gelen yenilikçi tekniği ekibe sundu. Ve böylece Dune, dijital çekilmesine rağmen 35mm’e aktarılıp dijitale geri çevrildi.
Bu fikir, filmin bazı doğal güzelliklerinden mahrum kalmamak içindi. “Özellikle de kontrast aralığı ve parlak alanların pozlanma biçimiyle ilgili olanların. Fark ettik ki parlak güneş ışıklı sahnelerdeki dijitallik, bu şekilde yok olabiliyordu.”
Cole ve Fraser bu tekniği daha önce bir müzik videosunda denemişler. Süreci şu şekilde anlatıyorlar “Fark ettik ki 1 ASA değerindeki dijital negatifin baskısı ile 15 perfli film baskı arasında IMAX ekranlarda izlediğimizde az fark vardı. Sadece gren açısından değil, bahsedilebilecek her türlü film kalıntısı bakımından. Mesela, ara katman halasyonu, çerçeve boyunca yoğunluğun doğrusal olmaması ve hatta bir miktar toz.”
“Filmin örgüsü, bulanıklığı ve hafif yoğunluğu (ikincisi dijital olarak taklit etmeye çalıştığımız bir şeydi) aslında geçmişte azaltmak için elimizden gelen her şeyi yaptığımız nitelikler. Ancak şimdi dijitalde olmadıkları için ön plana çıkarılmaya çalışılıyor.”
“Bu süreç ile istediğiniz dijital kamera ile çalışabiliyorsunuz. Ve sonrasında da istediğiniz film stoğunu seçebiliyorsunuz: negatif stoklar, basılı stoklar, 35mm, 60mm. Film dünyasına geri dönüyorsunuz yani. Bazıları sahte gren oluşturduğunuzu ve gürültü riski olduğunu söyleyebilir ama analog hissi veriyor olduğunuz da doğru.”
İşin özünde, sinemalarda izlediğimiz Dune, bir emülasyon sürecinden geçti. Ticari bir uzun metraj için ilk kez böyle bu teknik kullanıldı. Görüntü Yönetmeni Fraser’a göre “Filmin özel dokusu bize zamansız bir görüntüleme yaptığımız hissini verdi. Hibrit yöntemimiz, sadece filme ya da sadece dijitale çekmenin bize sağlayamayacaklarını sağlamış oldu.”
Dijitali, 35mm’ye Aktarmak
Orjinal negatifleri basmak aslında pahalı bir yöntem. Fakat geliştirilmiş teknolojiler süreci kolaylaştırarak daha uygun fiyatlı hale getirebiliyor. 2014 yılında kurulan CPC London, sadece 35mm sinema filmi baskısı yapmak üzerine uzmanlaşan tek şirket. İki adet, raw data’yı yepyeni bir 35mm magazine basma yeteneğine sahip (müzik ve altyazılar da dahil) az bulunan türde kayıt ünitesine sahip. 90 dakikalık bir filmin 35mm çıktısını almak 90 dakika sürüyor.
Gerçek Gren Eklemek
CPC Londra’nın sunduğu yeni bir teknoloji de TrueGrain Scanning. Şirketin bu teknolojiyi şöyle açıklıyor: “Dijital içeriğinize gerçek gren ekleyerek herhangi bir efekt ya da filtre olmadan otantik film dokusunu yakalayın! Dijital içeriklerinizi gerçek 35mm sinema filmine kaydedip yeniden dijitale tarıyoruz.” Aşağıdaki videoda bu tekniğin nasıl yapıldığını izleyebilirsiniz.
Fark Gerçekten Belirgin Mi?
Teknoloji yazarı Yossy Mendelovich bu konu hakkındaki fikirlerini şöyle özetlemiş: “Başlangıçta Dune’a uygulanan süreç biraz Sisifosvari gelebilir. Dijital olarak yakalanan görsellerin filme aktarılıp tekrar dijital olarak basılması gereksiz ve karmaşık bir süreç gibi gözüküyor. 150 milyon dolarlık bir bütçeye sahip bu film neden ilk başta 35mm’ye çekilmedi? Bu soruya Dune’un yönetmeni ve görüntü yönetmeni şu şekilde cevap veriyor. Çekimlerinizin gerçek (=film) gibi görünmesini istediğinizde, film stok emülatörlerini kullanma alternatifiniz var. Fakat yine de film emülasyonlarının sinema salonlarında nasıl gözüktüğü konusunda şüphelerim var.
Sizce filmin bu özelliği izlerken fark ediliyor muydu?”