Posterler filmlerin ticari ve sanatsal boyutunun kesiştiği mecralardır. İnternet öncesi dönemde, posterler filmlerin pazarlanması açısından çok daha önemliydi. Çoğu kişinin film ile ilk buluştuğu an posterler aracılığıyla oluyordu. Bu yüzden pazarlama kısmının büyük bir kısmını oluşturuyorlardı demek yanlış olmaz.
7/24 pazarlama dünyası içerisinde yaşadığımız şu günlerde ise posteri görmeden filmin yönetmenini, oyuncularını, senaristini zaten biliyor oluyoruz. Yani günümüzde posterin işlevi değişti.
Son yıllarda ise poster dizaynlarının daha konsept odaklı olmaya doğru yol aldığını ve klasik formdaki parametrelere daha fazla vurgu yapıldığını görmeye başladık (Buried, (2010) veya Ant-Man’i (2015) hatırlayın). Posterler artık bilgi vermek ve insanları çekmenin ötesinde, filmin sanatsal dizaynı hakkında bir gövde gösterisi olmaya başladı. Marvel ve Star Wars evrenine ait filmlerde de bu söz konusu.
Pazarlamanın (ve film yapımcılığının kendisinin) diğer yönlerinde olduğu gibi, endüstri ve izleyiciye hakim olan zevkler, trendler ve stiller değiştikçe afiş tasarımı da onlar ile beraber evrilir. Örneğin 2002 yılındaki Spiderman afişinin, yerel sinema salonunun ucuz plastiklerinin arkasından dikkatimizi dilenen mavilerini ve turuncularını hatırlayın. 1970’lerin Hollywood’unun klasik kara sayfaları, minimalist post-modern boyalı posterlerinin etkileyici ikonografisinden ne kadar uzakta olduğunu anımsayacaksınız.
Değişen stillere rağmen posterler film kültürünün önemli bir parçasıdır. Bazı dizaynlar filmin kimliği ile o kadar birleşiktir ki o film aklımıza posteri ile beraber gelir. Diğerleri ise daha geniş popüler kültür içerisinde asimile olur, yurt odalarını süslemekle yetinir.
Tüm bu çerçevenin içerisinde tarihin bir Polish School of Poster Art evresi vardır. 1952’de, Varşova Güzel Sanatlar Akademisi bünyesinde kurulan bu okulda sanatçılar ticari baskılardan uzak, konsepte dair yenilikçi metaforik fikirleri hayata geçirmek için uğraşıyorlardı.
Sadece sinema değil tiyatro, opera ve diğer bütün eğlence alanlarına dair pop-art ve folk sembolizm akımlarından etkilenerek posterler üreten bu okul hem filmi hem de posterin alıcısı olan izleyicilerin bakışını yorumlayan posterler üretmeye çalışıyordu.
Bu posterler, savaşın izlerinin hakim olduğu sokakları dekore ederken çatışma sonrası yeniden filiz veren şehir kültürünün simgesi haline gelmişlerdi.
1) Alien (1979)
2) Apocalypse Now (1979)
3) Badlands (1973)
4) The Birds (1960)
5) Breakfast at Tiffany’s (1961)
6) Citizen Kane (1941)
7) Cabaret (1972)
8) A Clockwork Orange (1971)
9) The Exorcist (1973)
10) Fanny and Alexander (1982)
11) The Godfather Part 2 (1974)
12) Godzilla (1954)
13) The Planet of the Apes (1968)
14) Rosemary’s Baby (1968)
15) The Sacrifice (1986)
16) Some Like it Hot (1959)
17) Star Wars (1977)
18) Sunset Boulevard (1950)
19) Taxi Driver (1976)
20) The Terminator (1984)
Kaynak: Taste Of Cinema