“Milky Blacks” ve “Mudy Pictures”… (Sütlü siyahlar ve çamurumsu görüntüler olarak çevirebiliriz.)
Peki bu görüntü estetiğini marvel mı popüleştirdi yoksa arkasında bir tarih yatıyor mu? Tahmin edebileceğiniz üzere her şey gibi bu da tarihselliği olan bir stil. Bu yazıda analog filme kadar uzanan bu estetiğin teknik detaylarından bahsedeceğiz.
Ama önce gözümüzü “sütlü siyaha” biraz daha alıştıralım.
“Milky Black” (Sütlü Siyah)
Makalemize başlamadan önce aradaki farkı belirtmek için yukarıya iki örnek film karesi koyduk. Bu tarz filmleri mutlaka izlemişsinizdir. Pastel renklerin hakim olduğu, kontrastlığın çok düşük ve aynı zamanda gamma değerininde oldukça dipte olduğu; fakat keskinliğini koruyan görüntüler.
Bu tarz, son yıllarda özellikle Marvel şirketinin yaptığı filmlerde görülmektedir. Haydi biraz daha örnek üzerinden hafızamızı iyice tazeleyip sonrasında teknik detaylara geçelim.
Son zamanlarda Marvel yapımları dışında da bu tarzı görmekteyiz. Dune Filminden aşağıda birkaç örnek görebilirsiniz.
Başka filmlerden biraz daha örnek ile devam edelim.
Peki bu görüntülere kıyasla daha “normal” (bu normallik konusuna birazdan geleceğiz) dediğimiz görüntüler nasıldır?
Milky Black estetiği kafamızda oturduysa onları da hatırlayalım.
Normal dediğimiz nedir?
Şimdi gelelim normallik meselesine. Aslında bir görüntüye “normal” demek epey yanlış bir tutumdur. Pek çok kişi yukarıdaki iki tarz görüntüyü normal görüntü/manüpülasyona uğramış görüntü diye kategorize edebilir; fakat bu yanlış yapılmış ya da amatör birilerinin elinden çıkmış ya da hiç dokunulmamış logaritmik bir görüntü değildir. Bilerek, isteyerek yapılmış kendi içerisinde estetik kaygıları olan bir sonuçtur. Görüntü yönetmeni ve yönetmenin birlikte yarattıkları bir dünyanın görünüşü hakkında verdikleri kararların sonucudur.
Bu estetik, dijital dünya ile başlayan bir trend değil; tam aksine sinemanın 35 mm negatif film dönemlerinde de de uygulanmış bir tekniktir.
Film döneminde bu tarz bir görüntü oluşturmak günümüzdeki kadar kolay değildi. American Cinemaographer dergisinin 1973 yılı Mart ayı sayısında Görüntü Yönetmeni Vilmos Zsigmond, ASC, HSC (1930-2016) The Long Goodbye film çekimlerinden bahsettiği bir röportaj yayınlanmıştı Biz de bu röportaj üzerinden analog filmde “milky black” estetiğinin teknik detaylarını açmaya başlayalım.
“The Long Goodbye, komik ama üzücü bir film. Pastel tonlarda anlatılması gerekiyor. Ayrıca gece sahnelerinde mavi gölgelendirmeler ile ’50’ler havası vermek gerek. Peki nasıl yapacağız? Sorun şu ki 5254 renkli negatif çok iyi. Fazla doygun, fazla mükemmel. Doğadaki hataları düzeltir. Mavi bir gökyüzü asla o kadar mavi değildir, sarı bir çiçek asla o kadar sarı değildir.
Pastel renkleri gözün gördüğü şekilde yaratmak gerekiyordu. Sanat yönetmeni, giysilerde ve setlerde parlak renkleri ortadan kaldırmak zorunda kaldı. Ama bu yeterli değildi. Kullandığımız film, (Eastman Renkli Negatif Tip 5254) amaçları için hala çok fazla doğal kontrasta sahipti. Bunun çözümü daha düz bir aydınlatma da değildi. Çünkü o zaman renkler pastel değil düz görünür. Ayrıca, McCabe’deki gibi yoğun sis filtreleri ve arka ışık kullanmak istemedim, çünkü bu keskinliği ortadan kaldırır ama biz kontrastı azaltmaya çalışırken keskinlikten ödün vermek istemedik.”
Siyah beyaz çalışıyorsanız, kontrast sorununu çözmenin çok kolay bir yolu vardır. Kontrastı, film geliştirme esnasında kontrol edebilirsiniz. Daha uzun geliştirme süresi daha fazla kontrast (daha yüksek gamma) demektir. Geliştirme süresinin kısaltılması ise daha az kontrast (daha düşük gamma).
Malzemeyi açığa çıkarırken uygun ayarlamalar yapılır ve geliştirmde kontrast arttırılacağı zaman pozlama azaltılır. Böylece negatifin daha yoğun alanları maksimum yoğunluğa ulaşmamış olur.
Flashing Metodu
Ancak renk emülsiyonlarında geliştirme süresi parametresi yalnızca çok dar sınırlar içinde değişebilir. Bu yüzden Zsigmond, negatifte kontrastı kontrol etmek için başka bir yol denemeye karar verdi. Bu flashing adı verilen bir metottu. Bu metot, negatifin belli oranlarda bir ön pozlamaya maruz bırakılması ile uygulanır.
Flashing kontrastı nasıl kontrol eder? En yüksek ve en düşük yoğunluk arasındaki oran üzerinden bakalım. Diyelim ki normal olarak fotoğraflanan ve geliştirilen normal bir sahne için en yüksek yoğunluğun en düşük yoğunluğa oranı 100:1 olsun. Flashing esnasında negatife toplam bir birim yoğunluk eklersek, yeni oran şimdi 101:2 veya yaklaşık 50:1 olur, bu da genel kontrastta %50’lik bir azalma meydana getirir.
Bu işlem, dolgu ışığının eklenmesiyle aydınlatma oranının ayarlanmasına benzer; ama dolgu ışığının eklendiğinde olduğu gibi sahnenin temel pozlamasını değişmemiş olur. Daha açık ve koyu alanlar arasındaki parlaklık oranı daha iyi yönetilebilir veya istenen bir şekilde değiştirilebilir. Ek olarak, flashing metodu ile tüm alanlara genel bir beyaz ışık katıldığından tüm renk değerleri aydınlatılmış olur. Bu da tüm renkleri daha pastel hale getirmek demektir. Flashing metodu yeni bir teknik değildir ve uzun yıllardır kullanılmaktadır.