Bu sene 94.’sü düzenlenecek Akademi Ödülleri’nin Uzun Metraj Animasyon ve Kısa Metraj Animasyon Adayları’nı Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon bölüm başkanı Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan, bizler için yazdı.
Uzun Metraj Animasyon Adayları
Uzun metraj animasyon kategorisinde teknik çeşitliliğin az (Flee dışında 3 Boyut), içerik çeşitliliğinin nispeten fazla (aile olmak, kendini bulmak, farklılığına rağmen kabul görme çabası, göç gibi kişisel ve toplumsal konulara değinen hatta içinde bir de yetişkin animasyon belgeseli olan bir seçki) ancak toplamda iyi filmlerin olduğu bir yıldı.
Uzun yıllardır 3 Boyuta değil takla attırmak aya yollayıp geri getiren müthiş yetkin ekiplerin, bütçeli ve zamana yayılan projelere alıştık. Encanto, Luca ve Raya and the Last Dragon ve elbette The Mitchells vs. The Machines yine böyle yapımlar. Ancak teknik mükemmeliyet, o çok alışıldık muazzam animasyonlar ve rengarenk, fazlasıyla cıvıl cıvıl görsel şölen kimi zaman hikayeye odaklanmanız yerine tekniğe hayretle bakmanıza neden oluyor. Alışıldık kendini bulup dünyayı kurtaran genç kadın kahramanlı formüller, tahmin edilebilir ve çok tanıdık hikaye örgüleriyle size keyifli ancak unutulabilir lezzetler veriyor. Etnik ve kültürel çeşitlilik – özelikle Latin Amerika ve Uzak Doğu kahramanları ve motifleri – son yılların olumlu gelişmeleri.
The Mitchells vs. The Machines ve Luca’yı yapım teknik kalitesi ve hikaye anlatımı olarak bu noktada biraz daha yukarıda bir yere koymak istiyorum. Zira hem hikaye hem de görsel dünya farklı yaşlara hitap eden zenginlik taşıyor. Yine de bu kategorinin siyah incisi şüphesiz Flee. Ortadoğu’nun politik ve kültürel çatışmaları içinde sıkışmış eşcinsel bir çocuğun hem kendi, hem ailesi, hem de insanlığın varoluş mücadelesini limitli bütçe ve animasyonla 2D ve rotoskopi tekniklerini kullanarak anlatıyor. Ergenler ve yetişkinlere hitap eden, belgesel ve animasyon türlerini harmanlayarak oldukça dokunaklı şekilde veren bir yapım. Burada teknik bir üstünlük beklemeden filmi gerçek karakterin sesi ve yaşadıklarına kapılarak izlerseniz bu türün eşsiz öncüsü Beşir’le Vals, Persepolis ve daha sonra gelen mideye yumruk yapımlar, Zero Impunity gibi, etki alanına girebilirsiniz. Animasyon kalitesinin sınırlılığı bu yapımın animasyon festivallerinin şahikası Annecy’deki galasında 10 dakika alkış almasına ve Kristal Ödülü ile dönmesine, Sundance’de büyük ödüle ve gişedeki başarısına engel olmamış görünüyor. Oscarlarda da hem uzun metraj belgesel, hem yabancı film hem de uzun metraj animasyon kategorilerinin üçünde birden aday olan ilk yapım olma özelliğini taşıyor. Farkı ülkelerin ve kültürlerin ortak yapımcılığında yürüyen göç, ayrımcılık, şiddetin her türü ve travmalar gibi insani krizlere değinen bu yapımın görünür olması ve ödüllendirilmesi elbette çok önemli ve özellikle yetişkin animasyonu için kayda değer bir başarı. Ancak filmin bende yukarıdaki kardeşleri gibi bir etki bıraktığını söylemem güç. Oscarlarda daha fazla çeşitliliğin olması açısından yine de animasyon sektörü ve hikaye anlatımı açısından dönüştürücü olması beklenen anlamlı bir zafer.
Bu kategori için favorim The Mitchells vs. The Machines ancak Akademi Ödülü’nü Encanto alır diye düşünüyorum. Flee ise aday olduğu 3 daldan en az birinden ödülle dönmeli. Bunun belgesel olmasını umuyorum.
Kısa Metraj Animasyon Adayları
Kısa Animasyon Film Oscar Adaylarına gelince, işte burada teknik, konu ve coğrafya çeşitliliğinden bahsedebiliriz: Geleneksel animasyon, 3D animasyon, stopmotion…
Gerçek anlamda hayranlık duyduğum ve deha olarak gördüğüm İngiliz sanatçı Joanna Quinn ve İspanyol sanatçı Alberto Mielgo’nun uzun süredir beklenen iki filmi de bu kategorideler. Quinn, kadınları merkeze koyan eğlenceli ve düşündürücü filmleriyle uzun süredir animasyon dünyasının kahramanları arasında. National Film Board of Canada destekli Affair of the Art son derece samimi, komik, mükemmel bir aile ve sanatçı hikayesi. Yıllar süren, Quinn’in büyük ölçüde geleneksel yöntemlerle, kare kare çizerek yaptığı hayat arkadaşının da yazdığı bir film. Benim bu kategorideki favorim.
Diğer favorim ise Love, Death, Robots’un bol ödüllü the Witness bölümü ve Spider-Man: Into the Spider-Verse ile tanıdığımız, “mükemmel olmayan” hiper realizmin peşindeki ressam, animatör Mielgo’nun The Windshiled Wiper’ı. ‘Aşk nedir?’ sorusu ile başlayıp buna yanıt veren son derece duygusu yoğun bir film. The Witness’da kullandığı (rotoskopi olmadığı ortaya çıkınca kimsenin inanamadığı) teknik uzun süre tartışılan Mielgo, kendi hayatından kesitleri taşıyan bu filmde anne ve babasının uzun yıllar süren aşkına tezat zamane aşklarını konu ediyor. Filmin müziği de çok etkileyici.
Bu kategorinin diğer filmleri: Şile’nin kanlı tarihinden bir karakteri stopmotion’da alışık olmadığımız tekinsiz bir şiddetle veren Bestia; bir boksör ve balerinin imkansız gibi görünen romantik karşılaşmalarının hikayesi olan Rusya’dan Boxballet; ve sevimli bir “aile”, aidiyet ve kimilik hikayesi, Netflix yapımı Aardman Stüdyoları’nın ustası olduğu stopmotion filmi Robin Robin. Bu film aynı zamanda bu kısa animayon kategorisinin doğrudan çocuklara yönelik kabul edilebilecek tek filmi. Animasyonu sadece çocuk eğlence ve izlencesine indirgeyen anlayışa çok iyi bir cevap bu kategori.
Son olarak, itiraf etmem gerekirse gönlümün en çok olduğu Affairs of the Art bu sene ödülü de evine götürür diye düşünüyorum.
Yazar: Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan