Tracy Calder, 20 yıldır fotoğrafçılık yapıyor. West Dean College of Art & Design’da dersler veriyor ve fotoğraf üzerine çok sayıda kitabı var. Amateur Photographer dergisinin Şubat 2021 sayısında yayınlanan, mindfulness tekniklerini fotoğraf çekmek üzerinden ele aldığı yazısını sizin için çevirdik.
Şu sıralar pek de iç açıcı olmayan dünya gündemi zihnimizi doğal olarak meşgul ediyor ve yaratıcılığımızı, bakışımızı etkiliyor. Bu yazı her zaman faydalı olmayan bazı düşünce ve duygularımızın sesini kısarak yaratıcı sürecimize nasıl odaklanabileceğimiz hakkında fikirler içeriyor. Keyifli okumanız ve daha güzel günlerde de bu teknikleri uygulamanız dileğiyle.
Mindfulness terimi kimilerine yorucu geliyor olabilir. Çünkü son yıllarda mindfullness üzerine çok sayıda içerik ile karşı karşıyayız: Kitaplar, podcast’ler, YouTube videoları, dünyaca ünlü isimlerin bu konu hakkında yaptığı paylaşımlar, eğitimler, seminerler ve daha birçok mecra üzerinden bu terim ile hemhal oluyoruz. Terimin popülaritesini bir yana bırakıp fotoğrafçılık ve yaratıcılık üzerinden düşünmeye çalışalım.
Mindfulnes, dikkat, gözlem, bilinç ve kabul gibi kavramlar etrafında dolaşan bir tanımlama. Belirli bir hedef, kazanç ya da elde edişten ziyade yolda olmayı, tüm diğer düşünceleri ve duyguları bırakıp şu ana ve buraya odaklanmayı öneriyor. Etrafta ve içimizde olan biteni yargılamayı ve hikayeleştirmeyi bir kenara bırakıp gözlemlemeye yöneltiyor.
Köklerini Budizm’den alsa da mindfullness diğer hiçbir dine ve felsefeye ait değil. Sizi yerde bağdaş kurdurup mantralar söylemeye davet etmiyor. Rahatlamak ve zihninizi boşaltmak ve hatta sık sık karıştırılsa da meditasyon yapmak anlamına da gelmiyor.
Mindfulness’in bel kemiği olan “olmak” (“being”) moduna geçtiğinizde kendiniz ve etrafınızın daha çok farkına varıyor, rüzgarın yüzünüze değişini, güneşin teninizi ısıtışını hisseder oluyorsunuz. Aynı zamanda da kafanızda ne olup bittiği hakkında da -geçmiş hakkındaki endişeleriniz, sıkılma hissiniz, hayal kırıklığı veya heyecan- daha fazla farkındalık geliştirmiş oluyorsunuz.
“Yapmak” (“doing) modunda olduğunuzda, özellikle de bir hedefi tutturma peşinde kendinizden aşırı üretken performans bekliyorsanız yaşadığınız endişe tüketici ve dikkat dağıtıcı olabiliyor. Bu durumlarda “olmak” moduna geçerek içinizdeki diyalogları fark edebilir ve bunlardan sıyrılmaya çalışabilirsiniz.
Maymun Zihni
Yaratıcı işler yapan çoğu kişi zaten farkındalık sahibi olduklarını iddia edecektir. Mesela manzara fotoğrafçıları. Yaptıkları kilometrelerce yürüyüşe, eşsiz noktalarda yapılan kamplara, ışık peşinde koşarken kendiliğinden düzene giren biyoritmlerine işaret edeceklerdir. Bu fotoğrafçılar kendi fiziksel sağlıkları ve çevreleri kadar, özellikle de güvenlikleri için hava durumunu da takip ederler zaten. Sonradan onlara sorarsanız büyük ihtimalle işlerine tamamen konsantre olduklarını söyleyeceklerdir. Fakat eğer çalışırken onların zihinlerini okuyabilseydik gerçeğin farklı olduğunu anlardık. Gerçek şu ki istisnasız hepimiz maymun zihnine sahibiz.
Maymun zihninin gürültüden daha çok sevdiği bir şey yoktur. Burada gürültü derken kasıt işimize yaramayan ve gerçek değeri olmayan düşünce ve duygulardır. Bu gürültü uyandığımız andan uykuya daldığımız ana kadar bizimledir. Hatta bazen rüyalarımıza bile sıçrar. Aslında bu gürültü sadece pozitif koşullanmalardan oluşsaydı çok da kötü olmazdı. Eğer zihnimizde sürekli “Yaratıcılık benim DNA’mda var,” cümlesi dolaşsaydı maymun zihnimiz aslında kullanışlı bir hal alırdı.
Bunun yerine maymun zihnimiz bize sürekli olarak hatalarımızı, gelecek kaygılarımızı hatırlatıyor. Hem de en olmadık zamanlarda bile. Bir dağın eteklerinde, onun ihtişamından büyülenmiş haldeyken bile “Keşke buraya daha erken gelseydim, bütün güzel ışığı kaçırdım,” diyor olabilir. Kolaysa bu düşünceden kurtulmaya çalışın bakalım, bu sefer de anı tecrübe etmekten uzaklaşacaksınız.
Yargılarınızdan Kurtulun
Farkında olsanız da olmasanız da sürekli olarak tecrübelerinizi değerlendiriyor ve yargılıyorsunuz. Bunun faydalı bir hayatta kalma içgüdüsü olduğunu söyleyebilirsiniz. Sonuçta tripodunuzu çılgın dalgaların olduğu bir sahile kurduğunuzda bir dahaki sefere su tutmayan eldivenler getirmenizi söyleyen iç sesinizin, ileride bu hatayı yapmamak için size yardımcı olacağınızı düşünüyorsunuz. Fakat bahsettiğim bu tarz düşünceler değil. Bahsettiğim şey kafanızın içine dolan yargılamalarınız. Mesela;
“Geniş açı lensim yok. Bu fotoğrafın hiçbir amacı yok.”
“Daha iyi bir televizyon için çok para harcamasaydın belki bir tane alabilirdin.”
ya da
“Geçen sene çektiğim fotoğraf bundan çok daha güzeldi. Evde kalmalı ve buzdolabını temizlemeliydim.”
Bu iç sohbetler o anı deneyimlemekten sizi alıkoyar. Artık anda değilsinizdir. Onun yerine düşünceler ile boğuşan, yarı uyanık bir haldesinizdir. İkinci olarak ise bu düşünceler kafanızda yer kaplar. Böylece kafanızda yaratıcı fikirlerin filizlenmesi için daha az yer kalır.
Bu maymunu susturmak imkansızdır. Size, pon pon kız eteği giymiş bir pengueni düşünmeyin deseydim eminim o amigo pengueni düşünmeden edemezdiniz.
Hayır, maymunu susturamayız ama onun sesini kısabilir ve yaratıcılığa alan açabiliriz. Bunun için ilk adım düşünce ve duygularınızın farkında olmak ve ne zaman hangi tepkiler vereceğiniz hakkında bilgi sahibi olmaktır. İkinci adım ise bu düşünce ve duyguları, bazen ne kadar öyle yapasınız gelse bile- yargılamamaktır. Bir düşünce ve duygunun farkına vardığınızda onu kabul edin ve yavaşça etkisinin azalmasını bekleyin.
Sonuç olarak göreviniz zihninizin nasıl çalıştığına tarafsız bir şekilde tanık olmak. Eğer yapabiliyorsanız zihninizin çalışma biçimini dedektif benzeri bir merak ile ele almak oldukça faydalıdır. Kendinize karşı sabırlı olun. Eğer zihniniz “Fotoğrafçılık kulübündeki Ahmet benden daha iyi bir fotoğrafçı,” gibi bir düşüncenin arkasından koşturuyorsa o zaman zihninizi bu düşünceyi ürettiği için suçlamayın. Aslında yolunuzu saptığınızı fark ettiğiniz anda zaten mindfulness devreye girmeye başlıyor.
Boşlukları Kollayın
Eğer bu maymunu eğitmekte zorlanıyorsanız dikkatinizi fiziksel aktivitelere çekebilirsiniz. Mesela nefesinize.
Nefes alır vücudunuza hava sokarken bunun burnunuzda yarattığı hareketi ve ağzınızdan geçişini düşünün. Meraklı olun. Burnunuzdan giren hava soğuk mu, sıcak mı? Nefesi göğsünüze mi yoksa karnınıza mı aldınız? Nefes alırken hangi noktada durakladınız? (Hatırlayın! Yargılamak yok!) Nefes alış verişinizin doğal ritmini değiştirmeye çalışmayın. Sadece gözlemleyin. Eğer zihniniz bin kez nefesinizden uzaklaşıyorsa o zaman siz de onu bin kez geri getirin. Fark etmez. Fark eden tek şey farkında olmak. Konsantrasyonunuz azalmaya başlıyorsa tüm nefes alış veriş döngünüzü saymaya başlayın. Saymayı bitirdiğinizde zihninizi serbest bırakın.
Nefes farkındalığı çok bilinen bir meditasyon tekniğidir. Ama bahsettiğimiz farkındalık için şart da değildir. Anda olma haline geçmek için diğer duyularınızı da kullanabilirsiniz. Mesela dikkatinizi sadece seslere vermeye çalışabilirsiniz.
Farkındalık becerilerinizi geliştirerek bunları o sinir bozucu maymun zihnin sesini kısmak kullanabilirsiniz. Zamanla ana odaklanmanın kafanızda daha çok yer açtığını fark edeceksiniz.
Bulutlar açıldığında, fikirler, algılar ve iç görüler bir güneş ışığı gibi zihninizi aydınlatacak. Bu boşlukları fark ettiğinizde onları daha keskin bir görüş için kullanabilirsiniz. İşte o zaman başarabilecekleriniz ve üretebileceklerinizin bir sınırı kalmayacaktır.
Mindful Fotoğrafçılık İçin Egzersizler
Tüm mindfulness meditasyonları ve egzersizlerinin nefesin gözlemlenmesi ile başlaması faydalı olacaktır.
- Bağlantıları fark edin
John Muir bir kez şöyle demişti: “Evrende bir şeyi tek başına görmeye çalıştığımızda onun diğer her şey ile bağlantılı olduğunu fark ederiz.” Bu cümleyi başlangıç noktası olarak düşünün ve yaşayan şeylerin birbirleri ile iletişimini gösteren bir fotoğraf çekin. Bir ağacın topraktan nasıl su çektiğini, kabuğunun onu nasıl koruduğunu ve gövdenin dalları nasıl destekliyor olduğuna dikkat kesilin.
- Eksikliklerden zevk alın
Wabi Sabi, ” Geleneksel Japon estetiğinde kusurun kabulü üzerine odaklanmış bir dünya görüşüdür.” Tamamlanmamış, devamsız şeylere odaklanır. Mesela bir vazodaki çatlağı görüp onun fotoğraflanmaya değer olmadığını düşünmeyin. Wabi Sabi görüşünü onore edecek fotoğraflar çekmeye çalışın.
- Sıkıcı olarak şartlandırdıklarınıza tekrar bakmaya çalışın
Aşırı aşina olduğumuz nesne, tecrübe ve kompozisyonları sıkıcı olarak nitelendiririz. Mesela bir vapur fotoğrafı ya da kitap ve kahve fotoğrafı. Bu konular ile ilk kez karşılaşmış gibi davranmaya çalışın. Tüm açılardan yeniden inceleyin. Bu uygulama sizi daraltıyorsa neden böyle hissettiğinizi anlamaya çalışın.