“Ne Yapar?” serisinde sektör profesyonelleri bize mesleklerinin gündelik hayatları ile kesişimlerini, ilham kaynaklarını ve gelecek nesile tavsiyelerini anlatacak. İlk konuğumuz ise Elif Tekneci!
İzlediğimiz birçok film, reklam ve müzik videosunun ardında emeği olan, tecrübesi ve yeteneğiyle dokunduğu görüntüleri bambaşka seviyelere taşıyan Colorist Elif Tekneci’ye Shootbetter.net’e vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyor, sorularımıza verdiği birbirinden ilham verici cevaplar ile sizi baş başa bırakıyoruz.
Shootbetter.net: Elif Tekneci nasıl colorist oldu?
Elif Tekneci: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi – Radyo Sinema ve Televizyon Bölümü’nden mezun olduktan hemen sonra bir post prodüksiyon şirketinde çalışmaya başladım. Böylece renk maceramız başlamış oldu. Bizim zamanımızda asistan olarak geçirilen süre çok önemliydi. Uzun süre çok sevdiğim insanlarla çalışma fırsatı buldum. Hazır olduğumda yoluma freelance colorist olarak devam ettim. Şimdi de kendi iş yerimiz olan Tonic Effects‘i açtık. Çalışmalarıma burada devam ediyorum.
Shootbetter: Mesleğin iş dışındaki yaşamını nasıl etkiliyor? Renkler konusunda hassasiyetlerin gündelik hayatına tezahür ediyor mu?
Elif Tekneci: Üniversite yıllarımda da görsel sanatlarla çok içli dışlıydım. Özellikle fotoğrafla kopmaz bir bağım olduğu için mesleğim ve hayatım birbirini devamlı olarak olumlu etkiliyor. Bu gerçekten benim için çok büyük mutluluk kaynağı. Boş zamanlarımda bol bol fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Fotoğraf çekmek ışığı gözetmeyi beraberinde getiriyor. Günün özellikle bazı anlarını, o anların renklerini, etraftaki ışıkları gözlemlemek benim için arka planda bir göz eğitimi sağlıyor. Özetle renkler aslında hepimizin hayatında olduğu gibi benim hayatımda da çok önemli bir yere sahip. Benim belki de işimden dolayı farkındalığım biraz daha yüksek olabilir.
Shootbetter: Renk düzenleme evrenindeki üç aşamayı önemlerine göre nasıl sıralardın? Hangisinde imkanların kısıtlı olması renk açısından projeyi en çok etkiler? 1. Kameralar (Prodüksiyon), 2. Ekranlar (Post Prodüksiyon), 3. Televizyonlar ya da Projektörler (Gösterim)
Elif Tekneci: Hepsi çok önemli aşamalar. Prodüksiyon aşamasında kameraların dışında özellikle sanat yönetiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Post prodüksiyon alanında ekranların önemi tartışılmaz, bunun yanı sıra çalışılan odanın yapısı, donanımın yeterliliği ve hızı gibi etmenleri de önemli buluyorum. Üçüncü aşamada karşımıza çıkan sorun, tüketici ekranları birbirinden farklı özelliklere sahip olduğu için kararlı sonuçlar almanın zorluğu. Bunun için yapılabilecek şeyler gerçekten önemli.
Shootbetter: Bir coloristin renk yaparken en çok zorlandığı hatalı görüntü hangisidir?
Elif Tekneci: Hata olarak adlandırmayacağım fakat farklı kameralarla çekilmiş bir işe renk yapmak bana göre bir colorist’in görece zorlanabileceği bir durum. Bunun haricinde tecrübeme dayanarak örneklersem, beyaz fonda çekilmiş bir işe renk yapmak da başlangıç seviyesi için kolay sayılamayacak şeylerden biri. Bir diğer örnek ise ormanda çekilmiş işler. Nispeten yapması daha zor işlerdendir. Fakat bu işin bir çok olumlu tarafından biri de zaman geçtikçe, gözünüz daha eğitimli bir hale geleceği için zorlanma ihtimalinizin azalması.
Shootbetter: Renk düzenleme konusunda doğru bilinen yanlışlardan en önemlisi sence nedir?
Elif Tekneci: Buna eğlenceli bir cevap vermek istiyorum: Yazıldığı gibi okunmadığı halde Türkiye’de ısrarla yazıldığı şekliyle lut denmesi 🙂 Açılımı: Lookup Table.
Shootbetter: Renk dünyasını en çok sevdiğin 3 eseri saymak ister misin? (Film, Resim, Fotoğrafçı vs.)
Elif Tekneci: Lou Escobar güncel bir kadın fotoğrafçı ve analog çalışıyor. Renk dünyasının abartılı hali beni çok heyecanlandırıyor. Aşırı klişe gelebilir fakat In the Mood for Love, renk dünyasıyla ve ölçekleriyle beni benden alan bir film. Bu film 35mm ve en sevdiğim film stoklarından Kodak Vision 500T 5279, Vision 800T 5289 ile çekildiği ve bu filmlerin karakterine inanılmaz uygun bir ışık tasarımı olduğu için tam bir görsel şölen haline gelmiş. Bunun yanı sıra Almodovar beni hem sanatıyla hem de renkleriyle hep çok etkilemiştir. Resim sanatına çok düşkün olduğum için ayrım yapamıyorum çok. Hangimiz Van Gogh sarısı karşısında hislenmeyiz ki? Böyle bir konu açılmışken Selin Pervan’ın Mavi En Sıcak Renktir yazısına göz atmanızı tavsiye ederim.
Shootbetter: Sence dijital, analog’u yakalayabildi mi? Analog kameralar ile de sıklıkla çalıştığını biliyoruz. Bu ikisini ne noktalarda ayırırsın? Dijital kameraların renk konusundaki gelişimini nasıl değerlendirirsin?
Elif Tekneci: Bana göre dijital ve analog çok farklı dünyalar gibi geliyor. Analog görüntünün tartışmasız bir nostaljik tarafı var ve deneyim olarak da birbirinden çok farklılar. Analog emek isteyen bir alan. İkisinin de kendine göre artıları ve eksileri var. Biri daha iyidir diyemiyorum. Kişisel olarak analogdan vazgeçmeyeceğimi düşünüyorum. Dünyada da filme dönüş hareketlerini merakla takip ediyorum. Yurtdışından severek takip ettiğim bir çok sanatçı müzik videolarında 35mm kullanmaya başladı. Filmlerde ve reklamlarda da aynı şekilde bir kullanım mevcut. Umarım Türkiye’de de analog deneyimi yaşayabiliriz, çünkü ben başladığımda maalesef dijitale geçilmişti. Ayrıca fotoğrafta da videoda da iyi kamera seviyorum ve dijital kameralar çok hızlı, çok olumlu şekilde gelişiyor. Çok sevdiğim bir dizi olan Mad Men’in filmden dijitale geçiş sürecinin de anlatıldığı ilgi çekici bir yazı ekliyorum.
Ayrıca post prodüksiyon alanında da renk konusunda bazı firmalar çok heyecan verici yeniliklere imza atıyor. Bu yenilikler renk yapma sürecinde artistik olmayan taraflardaki yükün azaltılması yönünden çok faydalı. Gelecekte renk yapmak nasıl olacak diye çok merak ediyorum.
Shootbetter: Herkesin her şeyi yapmaya hevesli olduğu ve hatta sektörün öznelerinden de bunun beklendiği günümüz sektöründe aslında renk, çoğu zaman Premiere’in Lumetri sekmesindeki en basit ayarların ötesine geçilmeye cesaret edilemeyen bir alan. Bu açıdan renk konusunda ilerlemek isteyenlere tavsiyelerin var mı?
Elif Tekneci: Artık herkesin cep telefonunda görece kaliteli bir kameraya ulaşmasını sağlayan teknolojik gelişmeler ile karşı karşıyayız. Instagram, dünyadaki tüm kullanıcılarına bir fotoğrafı çekildiği halinden farklı bir hale getirme deneyimi sağladı. Bunun öncesinde bir fotoğraf üzerinde renk yapmak istiyorsanız Photoshop gibi programlar kullanmanız gerekiyordu. Bu deneyim renk yapmayı, önce fotoğraf üzerinde, daha sonra da videonun yükselişe geçmesiyle hareketli görüntüler üzerinde sıklıkla pratik ettiğimiz bir şey haline getirdi.
Aslında hepimiz artık renklerle eskiye oranla daha çok içli dışlıyız. O yüzden çekinmeden heveslerinin peşinde koşmaları ve bunu yaparken de bir bilgi deryası olan youtube’daki tutorial’ları izlemelerini tavsiye ederim.
Mixing Light ve Colour.training gibi renk üzerine güzel siteler var. İmkanları elverirse üye olabilirler. Yurtdışında çok güzel kurslar var, katılabilirler. Alexis Van Hurkman – Color Correction Handbook iyi bir kaynaktı. Kullanılan programın manual’i de çok yararlı olacaktır. Blackmagic Design’ın kendi youtube kanalındaki tutorial’lar izlenebilir. Güzel ipuçları veren kanallara göz atılabilir.
Shootbetter: Son olarak colorist olmak isteyenlere iş yaşamı dışında kendilerini hangi konularda geliştirmelerini önerirsin?
Elif Tekneci: Lütfen olabildiğince çok sanat eseri görmeye ve incelemeye çalışsınlar. Sanat alanında yetersiz, bilgisiz ya da deneyimsiz olmak benim fikrimce en önemli eksiklik olacaktır. Sanat, resimler, fotoğraflar göz eğitimi için bence çok ama çok önemli. Analog fotoğraf çekmenin de renk yapma konusunda pozitif katkılarını ben kendi açımdan çok görüyorum. Fotoğraf çekmek, önümüze gelen resmi değerlendirme konusunda bize önemli faydalar sağlayacaktır.
Son olarak değer verip bu soruları sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Umarım kişisel görüşlerimin ufacık da olsa bir katkısı olur. Yeni colorist adaylarına ihtiyacımız var, şahsen daha genç nesilden de öğrenecek çok şeyim olduğuna inanıyorum çünkü renk bana göre öğrenimi ömür boyu sürecek bir alan.