Ülkemizde ve dünyada, profesyonel fotoğraf ve sinemada kullanılan lensler (yeni piyasaya girmeye çalışan uzak doğulu firmaların ürettikleri lensler hariç) oldukça yüksek bir fiyatla satılmaktadır. Biz bu makalemizde sinema lenslerinin neden yüksek fiyatlarda olduğunu, bunun sebeplerinden en önemlisini inceleyeceğiz.
Lensleri pahalı yapan etkenler
Özellikle günümüzde üretilen profesyonel sinema lensleri yüzlerce bin dolara satılmakta ve bu lensleri sadece Rental House (kiralama firmaları) genellikle banka üzerinden Leasing yöntemi ile satın almaktadır. Sadece modern lensler değil retro; 70-80’li yıllarda üretilen lensler de fiyat bakımından modern lenslerden aşağı kalmamaktadır.
Pek çok kişi bu pahalılığın sebeplerini şu şekilde sıralayacaktır:
- Cam kalitesi
- Lens setinin tamamının aynı ön çap’a sahip olması
- Lens setinin tamamının aynı T-Stop değerinde olması
- Diafram bıçaklarının sayıca çok ve kaliteli olması vb.
Elbette bütün bunlar doğrudur ama asıl neden bu değildir. Açıklamamıza teknik detaylara boğulmadan önce insan gözünün yapısıyla başlamamız gerekecek. İnsan gözü form olarak küresel bir yapıdadır.
Çözünürlük nedir? makalemizde de değindiğimiz gibi sağlıklı bir insan gözünün, günümüzdeki en yüksek teknoloji ile üretilmiş kameralardan çok daha yüksek kalitede bir görüntü yakaladığı bilinen bir gerçektir. Fakat gözün yapısına baktığımızda en önde bulunan göz merceğinin gayet basit bir yapıda olduğunu görürüz. Neredeyse, evlerde kullanılan büyüteç camı gibi sade bir yapısı vardır.
Lensler neden bu kadar ağır?
Bu basit yapısına rağmen çok yüksek çözünürlükte ve deformasyonsuz (sağlıklı insan gözü referans alınmıştır) bir imaj yakalar. Peki fotoğraf ve sinemada kullanılan lensler insan gözünün basit yapıdaki merceğine göre neden bu kadar kaba büyük ebatlarda ve ağır?
Yukardaki şekilde göz yapısının küre şeklinde olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla gözün iç kısmında bulunan ve görmemizi sağlayan sinir hücrelerinin bulunduğu (Rot ve Koni) alan da küreseldir. Burada devreye geometri girmekte.
Şekildeki örnek mum objesi, gözün merceğinden geçtikten sonra ağ tabakaya yansıdığı noktada, mumun alt kısmı-orta kısmı ve alev kısmı, gözün odak noktasından sonra eşit uzaklıktadır (biz burada 12 cm olarak örneklendirdik) Gelin şimdi fotoğraf yada video kameradaki sonuca bakalım.
Eğer dikkatli bakarsanız lensin odağından geçip sensör üzerine düşen görüntünün alt kısmı ile orta kısmı arasında milimetre cinsinden farklı olduğunu görürsünüz. Mumun alt kısmı 14 cm’yken orta kısmı 12 cm ve tekrar alev kısmı 14 cm. Bu olgunun sebebi, sensörün düz bir geometriye, gözün ise iç bükey bir geometriye sahip olmasıdır. Var olan sorun fotoğrafçılığın ilk dönemlerinden itibaren optik mühendislerin başına bela olmuş, bunu düzeltmek için formül arayışlarına girmişlerdir.
Fotoğraf yüzeyi neden kavisli yapılmadı?
Haklı olarak şu soru sorulabilir; peki neden o dönem kullanılan analog filmleri iç bükey yapıp bu sorundan kurtulmamışlar? Çünkü ilk dönem fotoğraflar cam plakaların üzerine pozlandığından cam gibi sert bir tabakayı iç bükey hale getirmek pratikte çok zor bir işlemdir. Bugün bile gözlem evlerinde kullanılan devasa teleskoplarda var olan iç bükey aynaları yapmak zorlu bir mühendislik ve bir o kadarda işçilik gerektirmektedir.
Sonraki dönemlerde analog fotografçılıkta kullanılmaya başlanan asetat tabanlı filmleri iç bükey şekle sokmak da sıkıntılara yol açmıştır. Asetat taban üzerine uygulanan ışığa duyarlı kimyasal maddenin tamamen homojen olması gerekir. Eğer iç bükey bir asetat taban oluşturursanız bu sefer de üzerine tatbik ettiğiniz, ışığa duyarlı kimyasal maddenin homojen olmasını sağlayamazsınız. Kaldı ki sinema kamerasında saniyede 24 kare gibi bir hızda akan analog film şeridini, iç bükey bir hale getirme şansınız sıfırdır. İşte bu yüzden bütün yük optik mühendislerin omuzlarına binmiştir. Mühendisler film kamerasına optik bir çözüm bulamamış fakat filmin projeksiyon yapılan perdesine pratik bir çözüm getirmişler ve perdeyi kavisli yapmışlardır.
Kavisli Perde
Bu perde tasarımı tüm dünyadaki sinema salonlarında standart olmuştur. Filmin projeksiyonu esnasındaki kavisli perde yapısı, binlerce defa büyültülerek yansıtılan görüntüdeki sağ ve sol bölümlerdeki netlik problemini en aza indirmektir. Dikkat etmediyseniz sinemaya gittiğinizde dikkatli bakın perdedeki kavisli yapıyı fark edeceksiniz. Peki bu bir çözüm olmuş mudur? Tabii ki hayır. Amaç kamerada var olan geometrik problemi aşmaktır.
Mühendislerin lens problemlerini aşmak için kullandıkları metotlar, lens elemanlarını (mercek) sayı olarak arttırdığından, lenslerin boyutları büyümüş ve ağırlıklarını da arttırmıştır. Bu da sonuçta maliyete doğrudan yansımaktadır. Günümüzde bazı sensör üreticileri, 100 yıllık bu sorunu çözmek için, silikon tabanlı yapıyı kavisli bir geometriye dönüştürme çabasına girmiştir. Kavisli Sensörler makalemizde bu konu hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Eğer bu kavisli sensörlere sahip, video ve fotoğraf kameraları marketlerde yer almaya başlarlarsa; lensler de hem boyut olarak küçülecek ve basitleşecek ve tabii ki maliyetlerde düşecektir. Bu teknoloji hemen devreye girer mi, yoksa firmalar bu üretim için ayak diretirler mi bunu zaman gösterecek. Var olan teknoloji ile üretilen eski lenslerin sayısı oldukça fazla ve hala üretilmekte. Ticari olarak baktığınızda firmaların ellerindeki lens stoklarını bir anda ıskartaya çıkartmayacakları da bir gerçek.