Bazı yazarlar öncelikle tiyatroda oyun metni yazıp sonrasında film senaryolarına geçiyor. Baktığınız zaman sahneden ekrana geçişlerinde başarılı olma ihtimalleri çok yüksek. Çünkü sinema ve tiyatroyu ele aldığımızda yazarlar, oyuncular tarafından oynanan ve seyirciler tarafından izlenen hikayeler yaratıyorlar.
İyi bir oyun metni, iyi bir film senaryosu olamayabilir ama tam tersi de olabilir. Bazı hikayeler sadece ekranda/filmde oynanabilirken bazı hikayeler oyuncular tarafından sahnede canlı bir şekilde oynanmalıdır. Nedenini anlayabilmek için bu ikli arasındaki farklı bilmemiz gerekir. Eğer hikayenin uygun olduğu alanı belirlemeye çalışan bir yazarsanız bu yazıdaki bilgiler işinize yarayabilir.
Hikayenin Kapsamı ve Boyutu
Dunkirk filmi gibi epik ve havada, suda ya da karada yer alan aksiyon dolu bir II. Dünya Savaşı filmi mi çekiyorsunuz? Yoksa The Diary of Anne Frank gibi samimi, tek/belirli mekanda geçen bir aile drama silsilesi gibi bir hikaye mi? İki hikaye de II. Dünya Savaşı zamanını konu alıyor fakat iki farklı deneyim sunuyor. Dunkirk, oldukça görsel, gelişmiş ses kullanımı olan ve görsel efektlerle donatılan bir film olduğundan sinematik deneyim için uygun bir film. The Diary of Anne Frank özellikle içten ve sessiz bir yapım olduğundan canlı izlemeye, tiyatroya daha uygun hikaye.
Görsel ve Diyalog Farkları
Filmlerde
Senaryo yazarken en temel kural “Söyleme, göster”dir. Yani senaristler sözlerin değil görselin fikir ile bağlantı kurmasını sağlamalıdır. Filmlerde uçağın düştüğünü, geminin battığını karakterler arası diyalog olarak duymayız, yaşanan olayı görürüz. Aslında uçağın düştüğünü görmek, birisinden duymaktan çok daha etkili ve dramatiktir. Filmler, fotoğraf/video serilerinin birlikte kurgulanmasını içerir. Bu sayede seyircilerin çok kısa bir sürede çok fazla bilgi edinmeleri sağlanır.
Oyunlarda
Tiyatro metinlerinde diyalog her şeydir. Bu alanda yazdığınız zaman göreceksiniz ki karakterler kelimeleri kullanarak anlaşır. İsteklerini, hayallerini, manipülasyonları ve korkularını dile getirirler. Çoğunlukla sinirlenince bağırır çağırır, tartışır ve hatta konuşmaları bölebilir, kendi kendilerine (iç sesleri bile olsa) sesli bir şekilde konuşabilirler. Bu önemlidir çünkü en ön sırada oturmadığınız sürece oyuncunun vücut dilini ya da yüz ifadelerini detaylı bir şekilde görmeniz neredeyse imkansızdır. Filmlerde yakın çekim, bilmeniz gerekenleri size gösterir ve kelimeleri önemsiz kılar. Oyunlarda diyaloglar, karakterlerin sofistike, ritmik ya da şiirsel konuşmaları ile stilize edilebilir.
Mekan(lar)
Filmlerde
Filmlerde mekandan mekana atlayabilirsiniz. Özellikle gişede çok izlenen filmlerde, Black Widow gibi, seyirciler Budapeşt’teki araba kovalamacasına kapılıp Red Room’a geçiş yapıp doruk noktasına ulaşmayı seviyor.
Oyunlarda
Oyunların canlı ve o an olmasından kaynaklı sahneler arası fiziksel prodüksiyon değişimlerinin birkaç saniye içinde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu yüzden mekan değişimi çok sık yapılamıyor. Daha az mekan olmasından kaynaklı oyunlar, filmlerden daha düşük bütçeli oluyor. “Black Box” (Kara Kutu) olarak geçen, tamamen siyaha boyanmış, çok az dekorun ve kostümün yer aldığı bir sahnede seyirciyi mekanı ya da mekanları hayal etmeye yöneltmek daha kolaydır. Thornton Wilder’ın Our Town oyunu buna iyi bir örnektir.
Oyuncu Sayısı
Filmlerde
Filmlerde genellikle ana oyuncularla birlikte figüranlar ve yardımcı oyuncular olduğu için ekip kalabalıktır. Kadrajdaki boşlukları doldurarak hikayedeki sahnenin amacına ulaşılır. İki kişi birbirini dümdüz bir arazide kaybedemez. Karmaşa olması gerekir.
Oyunlarda
Oyunlarda, mekanda olduğu gibi oyuncu sayısında ne kadar az o kadar iyidir. Oyunlar karakterin ruhuna inmeye çalışır. Yani ne kadar az oyuncu olursa o kadar derine inersiniz.
Dönüm Noktaları
Tiyatro oyunlarında iki perde ve bir ara vardır. İlk perde sonunda genellikle aradan sonra seyircilerin merakla yerlerine geri dönmeleri için büyük bir olay yaşanır ya da bir bilgi açığa çıkar ve akış değişir. Son zamanlarda yeni oyunlarla birlikte bir trend ortaya çıktı ve oyun 75 dakikadan daha az sürüyorsa perde arası verilmiyor.
Filmlerde farklı dönüm noktaları vardır, krizler yaşanır ve çözümlerin ve büyük olay yaşanır. Amaç ara verilmemesidir fakat sinemalarda 3 saatlik bir filmde seyircinin telefon flaşını açarak tuvalete gitmemesi için ara verilir.
Yazım Formatı
Filmlerde
Senaryolarda yaklaşık olarak 1 sayfa = 1 dakika şeklinde bir format vardır. Yani 120 sayfalık bir senaryo yaklaşık olarak 2 saate denk gelir. Aksiyonlar bir ya da üç cümle ile kısaca anlatılır. Duraksamalar/aralar senaryoda yer almaz. Bu durum televizyonda farklı olabilir. Aralar daha çoktur ve senaryoda yer alabilir.
Oyunlarda
Oyun metinleri daha farklı bir formata sahiptir. Uzun diyaloglar ve aksiyonların detaylı açıklamaları yer alır. Aynı zamanda “Dramatik Personea” olarak geçen, ana karakterlerin ve karakterleri oynayan oyuncuların adının geçtiği bir sayfa vardır. Bu sayfada perdeler ve sahne numaraları da yer alır.
Yaratıcı Kontrol
Filmlerde
Senaryolar yol haritası gibidir. Nereden ne şekilde gitmeniz gerektiğini gösterir ama bu süreçte çok fazla değişiklik yapılabilir. Çekimler başlamadan önce, bazen de o süreçte ya da sonrasında, senarist tarafından değil de oyuncu, yönetmen, yapımcı gibi kişilerin senaryoyu revize etme ihtimali vardır.
Oyunlarda
Tiyatro metinleri genellikle yazıldığı gibi oynanmalıdır. Oyuncular ve yönetmen diyalogları değiştiremez ve doğaçlama yapamaz (zorda kalmadığı sürece tabi).
Özetle, senaryo ve metin arasında farklılıklar vardır, bu farklılıklar kendini belli eder.
Hikayeniz farklı mekanlarda, ses ve görüntü manipülasyonları içeren, görünenin söylenenden daha önemli olduğu, kalabalık ekipli bir hikayeyse “film senaryosu”’na uygun demektir.
Eğer kısıtlı mekanlı, bol diyaloglu, düşük bütçeli, daha derinlikli ve daha az karakterin olduğu, detaylı bir hikayeniz varsa “tiyatro metni” için daha uygundur.
Tabi ki iki tür de birbirine çevrilebilir ama yaratıcı sürecinizi kısıtlamamanız, aynı zamanda bağlamdan kopmamanız gerekir.
Kaynak: Screen Craft